Özerklik, psikolojide benliğin bütünlüğünün korunması; kişinin aşırı derecede konformist olduğu ya da isteri veya çok kişiliklilik gibi davranış bozukluklarının etkisinde olduğu örneklerde özerkliliğin görülmediği söylenmektedir.
Siyaset bilimcileri bu terimi özyönetim hakkı ya da iktidarı için (özerk bir devlet) şeklinde kullanırlar.
Sosyolojide ise genellikle, yazarın akılcı, kendi yolunu çizen, determinizmin herhangi bir biçimine eğilim duymayan, kendi hedefleri ile çıkarlarını dile getiren bir toplumsal aktörü anlattığı bağlamlarda kullanılmaktadır.
Özerklik Nedir
Bir bireyin kendi kaderini tayin etme veya kendi kendini yönetme kapasitesidir. Bunun ötesinde, birçok farklı alanda ortaya çıkan çok tartışmalı bir kavramdır.
Örneğin, genellikle kişinin hayatının bazı alanlarında erken bir özgürlük arzusu olarak işleyen ve failin ahlaki iyilik fikriyle bağlantılı olabilen veya olmayabilen halk özerkliği kavramı vardır. Bu halk özerkliği kavramı, filozofların kişisel ve ahlaki özerklik arasında çizdiği ayrımları bulanıklaştırır.
Genellikle Kant’a kadar uzanan ahlaki özerklikler, başkalarının emirlerine kulak vermek yerine, kasıtlı olma ve ahlaki yasayı kendine verme kapasitesidir.
Kişisel özerkliği, genellikle herhangi bir özel ahlaki içeriğe bakılmaksızın, kişinin kendisi adına karar verme ve kişinin yaşamında bir hareket tarzı izleme kapasitesidir. Siyasi özerklik, siyasi bir bağlam içinde kişinin kararlarına saygı duyulması, onurlandırılması ve dikkate alınmasını sağlamaktır.
Yapılabilecek diğer bir ayrım, çıplak bir karar verme kapasitesi olarak özerklik ve bir ideal olarak özerklik arasındadır. Bir ideal olarak işlev gördüğünde, bir karara varmada belirli kriterleri karşılamayan temsilciler, bu karara göre özerk sayılmazlar.
Bu, hem belirli eylemler açısından yerel olarak hem de bir bütün olarak aracılar açısından küresel olarak işlev görebilir.
Özerkliğin bir tür “otantik” veya “gerçek” benliği temsil etmesi gerekip gerekmediği konusunda tartışmalar var. Bu tartışma genellikle özerklik kuramcısının “otantik” veya “gerçek” bir benliğin var olduğuna inanıp inanmadığıyla bağlantılıdır.
Aslında, özerklik kavramları genellikle benliğin doğası ve onun anayasası ile ilgili kavramlarla bağlantılıdır.
Sosyal olarak oluşturulmuş bir benlik görüşüne sahip olan teorisyenler, bir tür çekirdek “gerçek” benlik olabileceğini veya failler olarak kendiliklerinin düşünülebileceğini düşünen teorisyenlerden farklı bir özerklik fikrine (hatta bazen varlığını tamamen inkar edecek) sahip olacaklardır.
Özerklik Tarihi
Kant ahlaki özerklik fikrini kişinin eylemleri üzerinde yetkiye sahip olarak daha da geliştirdi. Kararlarımızı verirken kullandığımız ilkelerin siyasi liderlerimiz toplumumuz tarafından belirlenmesine izin vermek yerine, Kant, kendi yol gösterici ilkelerini belirleme iradesine, böylece özyönetim fikrini ahlaka bağladı.
Dışarıdan empoze edilen bir yasaya veya dini emre itaat etmek yerine, kişi kendi kendine koyduğu yasaya itaat etmelidir. İlkine heteronomi, ikincisine özerklik adını verdi.
Bizlere kişisel olarak uymayı seçebileceğimiz öznel ilkeler olan özdeyişler tarafından yönlendiriliriz. Eğer bu ilkeler, herhangi bir rasyonel varlık tarafından onaylanacak ve istenecek şekilde evrensel kabul edilebilirse ve bu nedenle herhangi bir bireyin özel olası deneyimine dayanmazsa, o zaman nesnel ahlak yasaları statüsünü kazanabilirler.
Öyleyse, her ahlaki fail, diğerlerinin de kendi başlarına kanun koyucu olduğu bir toplumda kanun koyucu olarak görülmeli ve bu nedenle kendi içlerinde amaç olarak saygı görmelidir.
Kant bu toplumu amaçların krallığı olarak adlandırır.
Kant’ın yapmış olduğu ahlaki özerklik değişikliği veya hareketiyle tarihinin kanttan başladığını görüp, onun ilkelerine olan bağlılığını görebiliriz.
Kişisel Özerklik
Kişisel özerkliğin çağdaş tartışması, öncelikle metafizik tarafsızlığa olan bağlılığıyla Kantçı ahlaki özerkliğinden ayırt edilebilir. Bununla bağlantılı olarak, en azından prosedürel bireyciliğe bağlılık söz konusudur: çağdaş kişisel özerklik hesaplarında, evrensel ilkelerde kök salması nedeniyle bir eylem özerk olarak yargılanmaz, eylemin ve karar alma sürecinin tamamen içsel ve karar verme sürecinin özelliklerine dayanır.
Kişisel özerklik içindeki temel ayrım, özerk temsilci tarafından onaylanması gereken belirli bir değer veya ilkeyi belirtmeyen içerikten bağımsız hesaplar ile özerk kararlara dahil edilmesi gereken belirli bir değer veya değerleri belirten maddi hesaplar arasındadır.